Onlara güvenmek zorundayız.
- We have to trust them.
Hayatımı kaptana güvenmek zorundaydım.
- I had to trust the captain with my life.
Güvenilir bir kullanıcı olmak istiyor musunuz?
- Would you like to become a trusted user?
Haritaya güvenmeme rağmen o hatalıydı.
- Although I trusted the map, it was mistaken.
Ne söylerse söylesin, ona inanma.
- Don't trust him, no matter what he says.
Ne söylerse söylesin ona inanma.
- Don't trust him no matter what he says.
Tom'un çok güvenilir olduğunu düşünüyorum.
- I think that Tom is too trusting.
O açık ve güvenilirdir.
- He's open and trusting.
Tom çok güvenen olduğumu söylüyor.
- Tom says I'm too trusting.
Ona güvenerek büyük bir riske giriyorsun.
- You're running a big risk in trusting him.
Tom çok güvenen olduğumu söylüyor.
- Tom says I'm too trusting.
Onun söylediğine inanabileceğimi zannetmiyorum.
- I don't feel that I can trust what he says.
Ben onun hikayesine inanamıyorum.
- I can't bring myself to trust his story.
Çocukların her biri için bir vakıf fonu kuruldu.
- A trust fund has been set up for each of the children.
Tom arabasını Mary'ye emanet etmiyor.
- Tom doesn't trust Mary with his car.
O, bir öğrenci olarak devam etmediği üniversitenin tek emanetçisi.
- She is the only trustee of the university who never attended it as a student.
Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.
- The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings.
Ona güvenerek büyük bir riske giriyorsun.
- You're running a big risk in trusting him.
He that trusts every one without reserve will at last be deceived. --Johnson.
I will trust and not be afraid. --Isa. xii. 2.
Merchants and manufacturers trust their customers annually with goods.
It is happier sometimes to be cheated than not to trust. --Johnson.