My computer is connected to a properly grounded outlet.
- Bilgisayarım doğru şekilde topraklanmış bir prize bağlı.
My computer is connected to a properly grounded outlet.
- Bilgisayarım doğru şekilde topraklanmış bir prize bağlı.
Cover the seeds with a little earth.
- Tohumları biraz toprakla örtün.
The air is soft, the soil moist.
- Hava yumuşak ve toprak nemli.
Plants don't grow in this soil.
- Bitkiler bu toprakta büyümez.
About one third of the earth's surface is land.
- Yaklaşık olarak dünya yüzeyinin üçte biri topraktır.
This house and this land are mine.
- Bu ev ve bu topraklar benim!
The treaty did not ban nuclear tests under the ground.
- Antlaşma toprak altındaki nükleer denemeleri yasaklamadı.
My computer is connected to a properly grounded outlet.
- Bilgisayarım doğru şekilde topraklanmış bir prize bağlı.
The earth became red with blood.
- Toprak kandan dolayı kırmızıya döndü.
The scent of earth after rain is called petrichor.
- Yağmur sonrası topraktan gelen hoş kokuya petrikor denir.
The commanding officer led his army into enemy territory.
- Birlik komutanı ordusunu düşman topraklarına götürdü.
What would North America be like today if Russia had preserved their territory in Alaska?
- Rusya, Alaska'daki topraklarını korumuş olsaydı Kuzey Amerika bugün neye benzerdi?
The territory of the country Curacao consists of the islands Curacao and Little Curacao.
- Curaçao ülkesinin toprakları, Curaçao ve Little Curacao adalarından oluşur.
Our body was formed out of four elements: earth, fire, water, and air.
- Bizim bedenimiz dört elementten oluşur: toprak, ateş, su ve hava.
According to the Chinese, the five elements are metal, earth, fire, water and wood.
- Çinlilere göre beş element, metal, toprak, ateş, su ve odundur.
Park Street used to be a dirt road.
- Park caddesi toprak bir yoldu.