Nothing seems to grow in this soil.
- Bu toprakta bir şey yetişmez gibi görünüyor.
The soil here is fertile.
- Buradaki toprak verimlidir.
This house and this land are mine.
- Bu ev ve bu topraklar benim!
About one third of the earth's surface is land.
- Yaklaşık olarak dünya yüzeyinin üçte biri topraktır.
The treaty did not ban nuclear tests under the ground.
- Antlaşma toprak altındaki nükleer denemeleri yasaklamadı.
Is the electrical equipment grounded?
- Elektrik ekipmanları topraklı mı?
The earth became red with blood.
- Toprak kandan dolayı kırmızıya döndü.
Petrichor - (noun) the earthy scent when rain falls on dry soil; the smell of earth after rain.
- Petrichor - kuru toprağa yağmur düştüğünde dünyevi koku; yağmurdan sonra toprak kokusu.
Armies invaded and conquered the enemy territory.
- Ordular düşman topraklarını istila ve fethettiler.
They increased the territory of the empire.
- Onlar imparatorluğun topraklarını genişletti.
The territory of the country Curacao consists of the islands Curacao and Little Curacao.
- Curaçao ülkesinin toprakları, Curaçao ve Little Curacao adalarından oluşur.
Aristotle believed that everything on Earth was made from four elements: earth, air, fire and water.
- Aristoteles dünyadaki her şeyin dört elementten yapılmış olduğuna inanıyordu: toprak, hava, ateş ve su.
Our body was formed out of four elements: earth, fire, water, and air.
- Bizim bedenimiz dört elementten oluşur: toprak, ateş, su ve hava.
Park Street used to be a dirt road.
- Park caddesi toprak bir yoldu.