Mary'nin büyükannesi dişsizdir.
- Mary's grandmother is toothless.
Hiçbir şey çiğneyemiyorum. Ben dişsizim.
- I cannot chew anything. I am toothless.
Dün bir dişim ağrıyordu.
- I had a toothache yesterday.
Ben bir diş fırçası ile dişlerimi temizlerim.
- I clean my teeth with a toothbrush.
a toothless old man.
The treaty was toothless in combatting climate change.