Onu yazmak birkaç saatimi aldı.
- It took me several hours to write it.
Bu kitabı okumak üç günümü aldı.
- It took me three days to read this book.
Otobüs yolcuları almak için durdu.
- The bus stopped to take up passengers.
Yeni bir yere alışmak her zaman zaman almaktadır.
- It always takes time to get used to a new place.
25 Ocaktan önce kütüphane kitaplarımı geri götürmek zorundayım.
- I've got to take my library books back before January 25th.
Tom'u hastaneye götürmek zorunda kaldım.
- I had to take Tom to the hospital.
Let me take your picture. - Dur bir fotoğrafını çekeyim.
Burası olayın meydana geldiği yer.
- This is the place where the incident took place.
Bu sabah bir trafik kazası meydana geldi.
- A traffic accident took place this morning.
Emekli olduktan sonra bahçıvanlık yapmaya başladı.
- He took up gardening after he retired.
Ceketimi çıkardım ve onu bir sandalyenin üstüne bıraktım.
- I took off my coat and put it on the chair.
Şapkamı çıkardım ve kiliseye girdim.
- I took off my hat and entered the church.
Önemli olan oyunda kazanmak değil, oyunun içinde yer almak.
- The important thing is not to win the game, but to take part in it.
Kazanmak için ne gerekiyorsa yapacağım.
- I'll do whatever it takes to win.
Have you taken your medicine? - İlacını aldın mı?.
Did you take your exam? - Sınavına girdin mi?.
What's your take on that? - O konuda senin fikrin nedir?.
Tom Mary'nin ona verdiği fırsattan yararlanmanın iyi bir fikir olduğunu düşündü.
- Tom thought it was a good idea to take advantage of the opportunity that Mary had given him.
George'un bu fikirden hoşlanıp hoşlanmayacağından emin değilim.
- I'm not sure if George will take to this idea.
Let's take that scene again - Bu sahneyi tekrar çekelim.
Soğuk algınlığımı atlatmak uzun zamanımı alacak.
- It'll take me a long time to get over my cold.
what's your take? / what's your opinion? / what do you think? - Senin düşüncen/fikrin nedir?.
Lütfen ilk mesajıma bir göz atın ve bu konudaki düşüncelerinizi bana bildirin.
- Please, take a look at my first post and let me know what you think about it.
Hayatı son sürat yaşamam için bu faydasız düşünceleri bırakmam gerek.
- I need to drop these useless perceptions to take full throttle over my life.
Onun gençliğini göz önünde tutmalıyız.
- We should take his youth into account.
Neden bir taksi tutmak istiyorsun?
- Why do you want to take a taxi?
Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?
- How long does the airport bus take to the airport?
Beni liderinize götürün.
- Take me to your leader.
Daha fazla iş kabul etmek istemiyorum.
- I don't want to take on any more work.
Tom'un işini yapması için birini kabul etmek zorunda kalacağız.
- We will have to take on someone to do Tom's work.
Bir yandan da ona imreniyorum; tam olarak ne istediğini biliyor ve onu elde etmekten çekinmiyor.
- In some ways, I envy him; he knows exactly what he wants and he's not afraid to take it.
Ondan avantaj elde etmek istiyorum.
- I want to take advantage of it.
Tom başarılı olmak için gereken niteliklere sahip.
- Tom has what it takes to be successful.
Tom, iyi bir öğretmen olmak için gereken niteliklere sahip.
- Tom has what it takes to be a good teacher.
Kaçmış bir atı yakalamak söylenmiş bir sözü geri almaktan daha kolaydır.
- It is easier to catch an escaped horse than to take back an escaped word.
Gelip beni karşılamak için zahmet etmeyin.
- Don't take the trouble to come and meet me.
Onun ne söylediğini anlamak uzun bir zaman aldı.
- It took a long time to take in what she was saying.
İnsanları anlamak istiyorsan onların söyledikleri ile ilgili herhangi bir not almamalısın.
- If you want to understand people, you shouldn't take any notice of what they say.
Gemi ile gitmek arabayla gitmekten daha uzun sürüyor.
- Traveling by boat takes longer than going by car.
Oraya taksi ile gitmek ne kadar sürer.
- How long does it take to get there by taxi?
Onlar özgürlüklerini korumak istemiyorlar. Onlar onları ortadan kaldırmak istiyorlar.
- They don't want to protect your freedoms. They want to take them away.
Japon tarzı bir handa, onlar her türlü ihtiyacınla ilgilenirler, bu nedenle parmağını kaldırmak zorunda kalmazsın.
- At a Japanese-style inn, they take care of your every need, so you don't have to lift a finger.
Aslan payını hep sen alıyorsun!
- You always take the lion's share!
Çöpü çıkarmak için kimin sırası?
- Whose turn is it to take out the garbage?
Hanımefendilerin huzurunda şapkalarınızı çıkarmak zorundasınız.
- You must take off your hats in the presence of ladies.
Yeni bir yere alışmak her zaman zaman almaktadır.
- It always takes time to get used to a new place.
Burada yaşamaya alışmak biraz zaman alacak.
- It'll take some time to get used to living here.
Zayıflamak için en iyisi biraz spor aktivitesine başlamak.
- In order to lose weight, it is best to take up some sport.
Bir işe başlamak çok para gerektirir.
- It takes a lot of money to start a business.
Onu sökmek istiyorum.
- I want to take it apart.
Piyanoyu iyi çalmak için, yıllarca pratik yapmak gerekir.
- It takes years of practice to play the piano well.
Burada durmak ve senin hakaretlerini dinlemekten daha iyi yapacak işlerim var.
- I have better things to do than stand here and take your insults.
Bir yere gitmek için bir otobüse binmek zorundayım.
- I have to take a bus to go anywhere.
Uçağa binmekten başka seçeneğim yoktu.
- I had no choice but to take the plane.
Can you take this gentleman's complaint - Beyfendinin şikayetini ele alır mısın.
Merdivenleri kullanmak zorundayız, çünkü asansör tamir ediliyor.
- We have to take the stairs, because the elevator is being repaired.
Sadece en iyi malzemeleri kullanmak için büyük özen gösterilmiştir.
- Great care has been taken to use only the finest ingredients.
Mektubu yazmak ne kadar zamanını aldı?
- How long did it take you to write the letter?
Yazmak üç saat sürecek.
- Getting down will take three hours.
Lütfen bunu aşağı çekmek için bana yardım edin.
- Please help me take this down.
Tom bize bu müzede fotoğraf çekmek için izin verilmediğini söyledi.
- Tom said that we weren't allowed to take photographs in this museum.
İyiyi ve kötüyü birarada kabul etmek zorundasın.
- You have to take the good with the bad.
Daha fazla iş kabul etmek istemiyorum.
- I don't want to take on any more work.
O işinden gurur duymaktadır.
- He takes pride in his work.
Karşılıklı adımlar atmak gerekmektedir.
- Mutual steps have to be taken.
Sonunda Tom kabullenmek zorunda kaldı ve yaptığı eylemlerin sorumluluğunu almak zorunda kaldı.
- In the end, Tom had to bite the bullet and take responsibility for his actions.
Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.
- I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow.
İki çocuğu şöyle dursun, karısı şimdi onun büyük babasına bakmak zorundaydı.
- His wife now had to take care of his grandfather, not to mention their two children.
Tom'un bir taksi tutmak için yeterli parası yoktu.
- Tom didn't have enough money to take a taxi.
Neden bir taksi tutmak istiyorsun?
- Why do you want to take a taxi?
Jane biraz para çekmek için bankaya gitti.
- Jane went to the bank to take out some money.
Böylesine büyük bir evi geçindirmek için çok para gerekir.
- It takes a lot of money to keep up such a big house.
Evliliğin boyunduruğu o kadar ağırdır ki onu taşımak iki kişi gerektirir-bazen üç.
- The yoke of marriage is so heavy that it takes two people to carry it – sometimes three.
Onlar çöpü dışarıya taşımak için kimin sırası olduğu hakkında tartıştılar.
- They disputed about whose turn it was to take the trash out.
Eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmekte istekli değil.
- He is not willing to take responsibility for his actions.
Zil çaldığında tam banyo yapmak üzereydi.
- She was just about to take a bath when the bell rang.
Ben bir banyo yapmak istiyorum.
- I want to take a bath.
Ben senin ateşini ölçmek istiyorum.
- I want to take your temperature.
Bir kimyasal reaksiyon bir veya daha fazla adımda gerçekleşir.
- A chemical reaction takes place in one or more steps.
Gemi ile gitmek arabayla gitmekten daha uzun sürüyor.
- Traveling by boat takes longer than going by car.
Hayvanat bahçesine taksi ile gitmek ne kadar sürer?
- How long does it take to get to the zoo by taxi?
I'll take the plate with me.
I'll take the blue plates.
Act seven, scene three, take two.
This camera takes 35mm film.
He’ll probably take this one.
Jesus perceaved there wylynes, and sayde: Why tempte ye me ye ypocrytes? lett me se the tribute money. And they toke hym a peny.
I plan to take math, physics, literature and flower arrangement this semester.
3) The mayor is on the take.
I estimate the trip will take about ten minutes.
The rapist took his victims in dark alleys.
I've had a lot of problems recently. Take last Monday. The car broke down on the way to work. Then ...etc.
She took sick with the flu.
I did a take when I saw the new car in the driveway.
The photographer took a picture of our family.
I had to take a pee.
What’s your take on this issue, Fred?.
That truck bed will only take two tons.
Someone must've taken my umbrella by mistake.
- Someone must have taken my umbrella by mistake.
I've taken everything into consideration.
- I have taken everything into consideration.
... people don't ask me how I am genuinely is because it took a ...
... Detroit bankrupt. You took General Motors bankrupt. You took Chrysler bankrupt. So when ...