Kapıya yeni bir kol taktım.
- I put a new handle to the door.
Bu araba çok kolay kullanılır.
- This car handles very easily.
Tom onunla başa çıkmak zorunda kalacak.
- Tom will have to handle that.
Durumla başa çıkmak benim için zor.
- It is difficult for me to handle the case.
Tom'la geçinmek kolaydır.
- Tom is easy to handle.
Bunu çocuk eldivenleri ile ellemek zorunda kaldık.
- We've got to handle this with kid gloves.
Tom durumu daha farklı şekilde ele almalıydı.
- Tom should have handled the situation differently.
Sorunu yapma yöntemini bildiğim tek yolla ele aldım.
- I handled the problem the only way I knew how.
İnsan gücü eksikliği nedeniyle, biz bu görevi halletmek için beklentilerden daha fazla zamana ihtiyacım var.
- Due to lack of manpower, we need more time than expectations to handle this task.
Bununla tek başına meşgul olmak zorundasın.
- You'll have to handle this by yourself.
Tek başıma bununla başa çıkabilmemin imkanı yok.
- There's no way I can handle this by myself.
Handle me, and see; for a spirit hath not flesh - Luke 24:39.