Tom Mary'yi tehdit etmekle terk etti.
- Tom threatened to leave Mary.
İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.
- The labor unions had been threatening the government with a general strike.
Biz ve sovyetler nükleer yıkımın alışılmış tehditiyle yüz yüzeyiz ve hem kapitalizmin hem komunizmin nükleer bir savaşla mücadele etmesi olasılık dışı.
- Both we and the Soviets face the common threat of nuclear destruction and there is no likelihood that either capitalism or communism will survive a nuclear war.
Tehdit edilmiş hissetmek zorunda değilsin.
- You don't have to feel threatened.
Ben tehdit edilmiş hissetmedim.
- I didn't feel threatened.
O, kasabanın ikbâlini tehdit edecektir.
- It will threaten the prosperity of the town.
Sana sık sık sigara içme,o şekilde sigara içme deniliyorsa, düşünmeye başla, belki sigara içmek toplum ahlakına ya da bir şeye yönelik tehdittir.
- When you are constantly told no smoking, no smoking like that, you start thinking, maybe smoking really is a threat to public morals or something.
Volkanik patlama köyü tehdit etti.
- The volcanic eruption threatened the village.
İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.
- The labor unions had been threatening the government with a general strike.
Tehlike artık mevcut değil.
- The threat no longer exists.
Hem erkekleri hem de kadınları tehdit eden tehlikeler vardır.
- There are dangers that threaten both men and women.
Kimse Tom'un gözünü korkutmadı..
- No one threatened Tom.
The rocks threatened the ship's survival.
He threatened me with a knife.
... or threaten the poor faith and credit of the United States ...
... your debts from a payday lender could literally — and legally — threaten to take away ...