Bu son derece önemli bir konu.
- It's a matter of the utmost importance.
Seninle son derece açık yüreklilikle konuşacağım bu yüzden söyleyeceğim her şeyi üzerinde yazılı değerden almanı istiyorum.
- I'm going to speak to you with utmost candor so I want you to take everything I'm about to say at face value.
indeed at this very moment he's slipped away with the utmost cunning into a form that's most perplexing to investigate.