Belirli bir dereceye kadar Fransızcayı anlayabilirim.
- I can understand French to a certain extent.
Bir dereceye kadar seninle aynı fikirdeyim.
- To some extent I agree with you.
Dan, Linda'nın suç tarihinin boyutunu bilmiyor.
- Dan doesn't know the extent of Linda's criminal history.
Leyla'nın mektupları onun ırkçılığının boyutlarını ortaya çıkardı.
- Layla's letters revealed the extent of her racism.
Tom Mary'nin sorununu bir ölçüde anlayabilir.
- Tom can understand Mary's problem to some extent.
Ne ölçüde ona güvenilebilir?
- To what extent can he be trusted?
Söylediğini bir miktar kabul ediyorum.
- I accept what you say to some extent.
Leyla'nın mektupları onun ırkçılığının boyutlarını ortaya çıkardı.
- Layla's letters revealed the extent of her racism.
Dan, Linda'nın suç tarihinin boyutunu bilmiyor.
- Dan doesn't know the extent of Linda's criminal history.
I agree with you to an extent.
The extent of his knowledge of the language is a few scattered words.
... to the extent any governor does, and balanced the budget all four years. When we're talking ...
... So to the extent that people migrate ...