Ve onu üç günde tekrar kaldıracağım.
- And I will raise it again in three days.
Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.
- We must sleep at least seven hours a day.
O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.
- Every time I hear that song, I think of my high school days.
Zamana ayak uydurabileyim diye her gün gazete okurum.
- I read a newspaper every day so that I may keep up with the time.
Tom ve Mary gece ve gündüz kadar farklı.
- Tom and Mary are as different as night and day.
O, gece gündüz çalışır.
- He studies day and night.
Geçen gün ondan bir çağrı aldım.
- The other day, I got a call from her.
Bu çağda elektriksiz bir hayat düşünülemez.
- In this day and age, life without electricity is unimaginable.
Keşif, 1896 yılında sıcak bir Ağustos gününde gerçekleşti.
- The discovery took place on a warm August day in 1896.
Odalar, ayrılış gününde saat on bire kadar boş bırakılmalıydı.
- Rooms should be left vacant by eleven a.m. on the day of departure.
Gidip çocuğumu kreşten alacağım.
- I will go and pick up my child from daycare.
Tom'u kreşte indirdim.
- I dropped Tom off at daycare.
It was a year ago to the day that I first met him.
... And so the faster we can bring that day, the better. ...
... day he rested." Ladies and gentlemen, this is the equation for light. ...