O kırmızı kravat takım elbisene uymuyor-Niçin yeşil olanını takmıyorsun?
- That red tie doesn't go with your suit. Why don't you wear the green one?
Yeni takım elbiseni nerede yaptırdın?
- Where did you have your new suit made?
Diğer takım elbiseye gücün nasıl yetebilir?
- How can you afford another suit?
Bu kumaştan yapılmış bir takım elbise istiyorum.
- I want a suit made of this material.
O kırmızı kravat takım elbisene uymuyor-Niçin yeşil olanını takmıyorsun?
- That red tie doesn't go with your suit. Why don't you wear the green one?
Diğer takım elbiseye gücün nasıl yetebilir?
- How can you afford another suit?
Bavullarımı açmak zorundayım.
- I have to unpack my suitcases.
Bavulumu açmak zorunda kaldım.
- I had to open my suitcase.
Tek bir bavulla yolculuk etmeye çalışacağım.
- I try to travel with only one suitcase.
Bu valizi tek başıma taşıyamam.
- I can't carry this suitcase by myself.
Sami, Leyla'ya karşı dava açtı.
- Sami launched a suit against Layla.
Doktora bir dava açtım.
- I brought a suit against the doctor.
Geppetto'nun cebinde bir kuruşu yoktu, bu yüzden oğluna çiçekli bir kağıttan küçük bir takım, bir ağacın kabuğundan bir çift ayakkabı ve biraz hamurdan küçük bir kep yaptı.
- Geppetto did not have a penny in his pocket, so he made his son a little suit of flowered paper, a pair of shoes from the bark of a tree, and a tiny cap from a bit of dough.
Onun diğer talibinin olduğunu öğrendiğinde, ciddi olarak ona kur yapmaya başladı.
- He began courting her in earnest when he found out that she had another suitor.
Onun diğer talibinin olduğunu öğrendiğinde, ciddi olarak ona kur yapmaya başladı.
- He began courting her in earnest when he found out that she had another suitor.
So went he suited to his watery tomb. —Shakespeare.
Every five and thirty years the same kind and suit of weather comes again. — Francis Bacon.
Give me not an office That suits with me so ill. — Joseph Addison.
If you take my advice, you'll file suit against him immediately.
Nick hired a navy-blue suit for the wedding.
Rebate your loves, each rival suit suspend, Till this funereal web my labors end. —Alexander Pope.
Raise her notes to that sublime degree Which suits song of piety and thee. — Matthew Prior.
To deal and shuffle, to divide and sort Her mingled suits and sequences. — William Cowper.
Be sure to keep your nose to the grindstone today; the suits are making a surprise visit to this department.
I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious.
- Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.
She had the hotel suite to herself.
- Kendine otel suiti tuttu.
... said that she couldn't bring suit because she should have found about it earlier, whereas ...