Tüm yapmanız gereken, onun cevabını beklemek.
- All that you have to do is to wait for his reply.
Bir bilet almak için en az bir saat beklemek zorunda kalırsın.
- You'll have to wait not less than an hour to get a ticket.
Uzun bir bekleyişten sonra içeri girdik.
- We got in after a long wait.
Uzun bir bekleyişten sonra, ona kimlik olarak onun doğum belgesinin onaylı bir nüshasını alması gerektiği söyleniyor.
- After a long wait in line, she was told she should get a certified copy of her birth certificate as identification.
Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.
- We men are used to waiting for the women.
Jim bizi beklemesinin bir sakıncası olmayacağını söyledi.
- Jim said that he wouldn't mind waiting for us.
Burada kalmak ve bizimle beklemek istemediğinden emin misin?
- Are you sure you don't want to stay here and wait with us?
Otobüs bekleyerek burada kalmaktansa yaya gitmeyi tercih ederim.
- I would rather go on foot than stay here waiting for the bus.
Carlos bir müddet bekledi.
- Carlos waited a moment.
O gelene kadar burada bekleyeceğim.
- I'll wait here until she comes.
Lütfen otuz dakika bekleyin.
- Please wait for thirty minutes.
Çorba ısınıncaya kadar bekleyin.
- Wait till the soup warms.