Vaktiyle bir adam ve karısı vardı. İçinde oturacak evleri yoktu. Tarlalarda yaşıyorlardı ve bir ağacın dibinde uyuyorlardı.
- Once upon a time, there was a man and his wife. They had no house. They were living in the fields and sleeping at the foot of a tree.
Araba tarlaya daldı ve bir süre sarsıldıktan sonra durma noktasına geldi.
- The car dove into the field and, after bumping along for a time, came to a halt.
Yaralı askerler savaş alanında bırakıldı.
- The wounded soldiers were left in the field.
O benim çalışma alanım değil.
- That is not my field of work.
Ana çalışma alanınız nedir?
- What's your major field of study?
Meralarda dolaşmayı severim.
- I like to roam about the fields.
Çiftçiler tarlada çalışmakla meşgul.
- Farmers are busy working in the field.
Siyah insanlar pamuk tarlalarında çalışmak için zorlandılar.
- Black people were compelled to work in cotton fields.
Bilgisayarlar her yeri işgal etti.
- Computers have invaded every field.
O bizim beyzbol sahamızdır.
- That is our baseball field.
Saha gezisini çok eğitici buldum.
- I found the field trip very educational.