Rose hava kabarcıkları üflüyordu.
- Rose was blowing bubbles.
Tom pastadaki tüm mumları üfleyip söndüremedi.
- Tom wasn't able to blow out all the candles on the cake.
O yüzüme bir yumruk attı.
- He dealt me a blow in the face.
Bizi yumruk yumruğa getiren neydi?
- What made us come to blows?
Bu beni hâlâ şok ediyor.
- It still blows my mind.