O, odaya girdiğinde bir mırıltı vardı.
- There was a murmur when she entered the room.
O, dudaklarını onun kulağına yaklaştırdı ve mırıldandı: Seni seviyorum.
- He brought his lips close to her ear and murmured: I love you.
Utangaç öğrenci cevabını mırıldandı.
- The shy pupil murmured his answer.
I couldn't hear the words; he just murmured a lot.