Seni yalanlamama izin ver.
- Allow me to contradict you.
Onu yalanlamak için cesaretim yok.
- I don't dare to contradict him.
Onu yalanlamak için cesaretim yok.
- I don't dare to contradict him.
Hayatım bir çelişkidir.
- My life's a contradiction.
Onun eylemleri hep sözleriyle çelişiyordu.
- His actions always contradicted his word.
Seninle ters düşmekten nefret ediyorum.
- I hate to contradict you.
magic hath been publically professed in former times, in Salamanca, Cracovia, and other places, though after censured by several universities, and now generally contradicted, though practised by some still .