Polis, suçu çözmek için yola çıktı.
- The police set out to solve the crime.
Dick o problemi çözmek için boşuna çalıştı.
- Dick tried to solve the problem, in vain.
Bir şeyi halletmek için en iyi metot bazen en basitidir.
- The best way to solve a problem is sometimes the simplest.
Bu sorunu halletmek zor.
- It is difficult to solve this problem.
Ben problemi kolaylıkla çözmene şaşırdım.
- I'm amazed by the ease with which you solve the problem.
Çözmesi zor bir problemdi.
- It was a problem difficult to solve.
Bu problemler yakın gelecekte çözülmüş olacak.
- These problems will be solved in the near future.
Bu benim çözemeyeceğim kadar çok zor bir problem.
- This is too hard a problem for me to solve.
Çoğu problem gibi bu da sonunda çözülür, sanırım.
- Like most problems, this will eventually be solved, I think.
Eğer kendi kendine yetmeyi vergiye tâbi yapmış olsalar, tüm ekonomik sorunlar çözülürdü.
- All economic problems would be solved, if they made complacency taxable.
... So how about have the solution to solve the problem? ...
... long time, because they solve different problems. ...