Onlar ya barakada ya da mağarada.
- They're either in the shed or in the den.
Onların bir kulübesi yok.
- They don't have a shed.
Kurnaz hırsız bir alet kulübesinde saklandı.
- The crafty thief hid in a tool shed.
Sadece heyecan olsun diye masum kanı döktü.
- He shed innocent blood just for kicks.
Hikayeyi dinlerken gözyaşı döktü.
- She shed tears while listening to the story.
Buna ışık tutabilir misin?
- Can you shed light on this?
O olayda ışık tutacağım.
- I will shed light on that incident.
A tree sheds leaves in autumn.
Norveç'in çok sayıda boş sığır ahırları var.
- Norway has many old empty cattle sheds.
There was another noticeable circumstance that shed light on human nature and Grim's knowledge of it..