Tom yerleşmek istediğini söylüyor.
- Tom says that he wants to settle down.
Yerleşmek için bir puanımız var.
- We have a score to settle.
Bunu çözmek için tek yol var.
- There's only one way to settle this.
Uluslararası anlaşmazlıkları çözmek için silahlara başvurmamalıyız.
- We should not resort to arms to settle international disputes.
Donan bir dilenci tedavi için hastaneye getirildi. Fakat faturayı ödemek için bir senti bile yoktu.
- A freezing beggar was brought into the hospital for treatment. However, he didn't have even one cent with which to settle the bill.
Yerleşimciler, yapılan anlaşmalara her zaman saygı göstermediler.
- The settlers did not always honor the treaties.
Tom yerleşmek ve bir aile kurmak için hazır.
- Tom is ready to settle down and start a family.
And from the bottom upon the ground, even to the lower settle, shall be two cubits, and the breadth one cubit. --Ezek. xliii.
... for what we're going through. We don't have to settle for gasoline at four bucks. ...
... When you finally settle, you find people ...