Bu çay takımı tam mı?
- Is this tea set complete?
Öyle görünüyor ki Tom'un arabasının yeni bir takım lastiğe ihtiyacı var.
- Apparently, Tom's car needs a new set of tires.
Ben düzgün şeyler ayarlamak istiyorum.
- I'd like to set things straight.
Tom'la bir görüşme ayarlamak isterim.
- I'd like to set up a meeting with Tom.
Tom yerleşmek ve bir aile kurmak için hazır.
- Tom is ready to settle down and start a family.
Çadırı kurmak yarım saatimizi aldı.
- It took us half an hour to set up the tent.
Grup sadece ilk setini bitirdi.
- The band has just finished their first set.
Güneş batmak üzeredir.
- The sun is about to set.
Güneş batmadan önce, gideceğimiz yere varacağız.
- By the time the sun sets, we will arrive at the destination.
Reel sayılar kümesi sayılamazdır.
- The set of real numbers is uncountable.
Aslında beni hiç sevmiyorsun. Tek önem verdiğin şey matematik! Ne münasebet, seni seviyorum! Kanıtla! Peki. Sevdiğim şeyler A kümesi olsun...
- You don't really love me at all. You only care about your math stuff! Not at all, I do love you! Prove it! Okay. Let A be the set of the objects I love...
Güneş batmak üzeredir.
- The sun is about to set.
Güneş batmak üzereydi.
- The sun was about to set.
Tom çalar saatini ayarlamayı unuttu.
- Tom forgot to set his alarm clock.
Çalar saatini ayarlamayı unutma.
- Don't forget to set your alarm clock.
Bilgisayarlar neredeyse her zaman aynı fiyata sahiptir. Belki fiyatlar müşterinin satın alma yeteneğine göre belirlenir.
- Computers almost always have the same price. Maybe the prices are set according to the customers' buying ability.
İsyancılar sadece rehine almadılar, aynı zamanda tüm köyü ateşe verdiler.
- The rebels did not only take hostages, but also set the entire village on fire.
Ken sonunda yapmak için yola çıktığı şeyi başardı.
- Ken finally accomplished what he set out to do.
Tom yapmak için başladığı her şeyi başarabildi.
- Tom was able to accomplish everything he'd set out to do.
Vücudun katılaşması ölümden hemen sonra başlar.
- Rigor mortis sets in soon after death.
Tom çalar saatini ayarlamayı unuttu.
- Tom forgot to set his alarm clock.
Çalar saatin ayarını yap.
- Adjust the setting of the alarm clock.
Onlar düğünün zamanını ve yerini belirlediler.
- They set the time and place of the wedding.
Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.
- A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident.
Tom bir buluşma düzenlemek istiyor.
- Tom wants to set up a meeting.
Beş veya altı Nisan'da bizimle bir toplantı düzenlemek mümkün müdür?
- Would it be possible to set up a meeting with us on April fifth or sixth?
a set of tables.
to set the rent.
nail set.
I’m set against the idea of smacking children to punish them.
television set.
In the Annapolis Valley, in spite of an irregular bloom, the fruit has set well and has, as yet, been little affected by scab.
An incident which happened about this time will set the characters of these two lads more fairly before the discerning reader than is in the power of the longest dissertation.
Please set the table for our guests.
a set of tools.
The king is set from London, and the scene is now transported, gentles, to Southampton.
The glue sets in 4 minutes.
He set down on the stool in the corner of the room.
set on getting to his destination.
This is the fourth set of benchpresses.
He plays the set on Saturdays.
a set menu.
Australia's Great Barrier Reef is threatened by climate change.
- Avustralya'nın Büyük Set Resif'i iklim değişikliği tarafından tehdit edilmektedir.
Scientists say more than half of Australia's Great Barrier Reef has been destroyed in the past 30 years.
- Bilim adamları, Avustralya'daki Büyük Set Resifi'nin yarısından fazlasının son 30 yıl içinde yok edildiğini söylüyorlar.
The levee kept the floodwater back.
- Su seti seli geri tuttu.
The Belize barrier reef is the largest barrier reef in the northern hemisphere and is also famous for the Great Blue Hole, a popular diving spot.
- Belize set resifi, kuzey yarımküredeki en büyük set resifidir ve aynı zamanda popüler bir dalış noktası olan Büyük Mavi Delikle de ünlüdür.
I bought this TV set at a bargain sale.
- Bu TV setini indirimli satıştan aldım.
Don't forget to take the first-aid kit.
- İlk yardım setini götürmeyi unutma.
Don't forget to take the first-aid kit.
- İlk yardım setini almayı unutma.
Tom always keeps a set of jumper cables in the trunk of his car.
- Tom her zaman onun arabasındaki sandıkta bir set atlama kabloları saklar.
My stereo set is inferior to yours in sound quality.
- Benim stereo setimin ses kalitesi seninkinden daha kötü.
He could not buy the stereo set at such a price.
- Böyle bir fiyata müzik seti satın alamazsın.
The collection of Shakespeare/Ömer Seyfettin.
... will be in fact replaced, and the reason he set up the system he did in Massachusetts ...
... LINUS UPSON: Ready, set, go. ...