Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.
- The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem.
Bu çatışmayı çözmek imkansız.
- It is impossible to resolve the conflict.
Biz henüz bir şey çözümlemedik.
- We haven't resolved anything yet.
İki tarafın da iyi niyetiyle, sorunumuzun üstesinden gelinebilir.
- With a bit of good will on both sides, our problems should be able to be resolved.
Onlar sorunlarını henüz çözemediler ama en azından onları ele alıyorlar.
- They haven't yet resolved their problems, but at least they're discussing them.
Yakında durumu çözebileceğini umuyorum.
- I hope that you are able to resolve the situation soon.
O, sigara içmeyi bırakmak için karar verdi.
- He made a resolve to stop smoking.
Onunla ilişkimi tamamen bitirmeye kesin karar verdim.
- I resolved to break up with her cleanly.
I’ll have to resolve the equation with the new values.
I resolve to finish this work before I go home.
It took all my resolve to go through with it.
... And you can see that we resolve the colors and preview ...
... And he was driven to resolve it. ...