O, babasının ayak izlerini takip etti.
- He followed in his father's footsteps.
Polo gibi at sırtında oynanılan bir oyunun aksine futbol aslında ayakla oynanılan bir top oyunu demekti.
- Football originally meant a game played with a ball on foot - unlike a game played on horseback, such as polo.
Onlar masa altından ayakla birbirlerini taciz ediyorlardı.
- They were playing footsie under the table.
Dipnotlar sayfanın alt kısmındadır.
- The footnotes are at the bottom of the page.
Yüzmeye gitmektense futbol oynamayı tercih ederim.
- I'd rather play football than go swimming.
İstasyona yaya olarak gitmek bir saatini alır.
- It takes you an hour to go to the station on foot.