Tom Mary'ye iki haftalık maaş avansı verdi.
- Tom advanced Mary two week's salary.
O bir sonraki romanı için büyük bir avans aldı.
- She received a large advance for her next novel.
Ama kuşkusuz o zaman hiçbir bilimsel gelişme yoktu.
- But undoubtedly there were no scientific advances then.
Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler.
- Advanced countries must give aid to developing countries.
Müdür, toplantıda bir öneri ileri sürdü.
- The manager advanced a proposal at the meeting.
Dan, Linda'nın seksüel önerisini reddetti.
- Dan rejected Linda's sexual advances.
Kiranı peşin olarak ödemelisin.
- You should pay your rent in advance.
O peşin olarak ödünç para aldı.
- He borrowed the money in advance.
Japon endüstrisi savaştan beri büyük ilerlemeler kaydetti.
- Japanese industry has made great advances since the war.
Yine, köktenci ideolojiler büyük tarihsel ilerlemelere karşı çıkarlar.
- Once more, the fundamentalist ideologies oppose to the great historical advances.