Biraz daha sabırlı olsaydın, bulmacayı yapabilecektin.
- You'd be able to do the puzzle if only you had a little bit more patience.
Biraz daha sabırla bu bulmacayı çözebilirdin.
- You could have solved this puzzle with a little more patience.
O, bilmeceyi kolaylıkla çözdü.
- She solved the puzzle with ease.
Tom bilmeceyi nasıl çözeceğini Mary'ye açıklamaya çalıştı.
- Tom tried to explain to Mary how to solve the puzzle.
Onun sorusu beni şaşırtıyor.
- His question puzzles me.
Soru onu şaşırtmıştı.
- He was puzzled by the question.
Yapbozun bu kısmını bitiremiyorum.
- I can't finish this part of the puzzle.
Bu yapboz beş yüz parçadır.
- This puzzle has 500 pieces.
Beni en çok hayrete düşüren şey Mary'yi görmeye gitmek için Tom'un bile neden rahatsız olduğudur.
- What puzzles me most is why Tom even bothered to go see Mary.
Fadıl Sadık'ın öldürülmesi araştırmacıları hayrete düşürdü.
- The murder of Fadil Sadiq puzzled the investigators.
... A JIGSAW PUZZLE. ( laughing ) ...
... puzzle. It's an ugly jigsaw puzzle, it's horrible, but hey, it works! It describes ...