Benim niyetim size herhangi bir şekilde zarar vermek değildir.
- It is not my intent to hurt you in any way.
O, otuzlu yaşlara kadar bir bebek sahibi olma niyetinin olmadığını söylüyor.
- She says she has no intention of having a baby until she's in her thirties.
Onların amaçları açıktır.
- Their intentions are obvious.
Amaçlarını bilmem gerekiyor.
- I need to know your intentions.
Tom yapmak istemediği bir şey yapmaya niyetli değildi.
- Tom had no intention of doing anything he didn't want to do.
Fransızca öğrenmeye niyetlidir.
- He has been intent on learning French.
Tom dikkatle Mary'ye baktı.
- Tom stared at Mary intently.
Tom'dan başka herkes dikkatle dinledi.
- Everyone but Tom listened intently.
O pencereyi kasıtlı olarak kırdı.
- He broke the window intentionally.
Onun hatası kasıtlıydı.
- His mistake was intentional.
Sorrowful, phantasmal as this same Double Aristocracy of Teachers and Governors now looks, it is worth all men’s while to know that the purport of it is, and remains, noble and most real.
He purported to become an international man of affairs.
He purports himself to be an international man of affairs.