Eğer ilkel bir topluluğun bir üyesi isen ve üretmek istersen, örneğin, yiyecek,yapman gereken iki şey vardır.
- If you are a member of a primitive community and you wish to produce, say, food, there are two things that you must do.
Genel bir kural olarak, eleştirmek kolaydır ama alternatif öneri üretmek zordur.
- As a general rule, it's simple to criticize, but difficult to produce alternative suggestions.
Genel bir kural olarak, eleştirmek kolaydır ama alternatif öneri üretmek zordur.
- As a general rule, it's simple to criticize, but difficult to produce alternative suggestions.
Eğer ilkel bir topluluğun bir üyesi isen ve üretmek istersen, örneğin, yiyecek,yapman gereken iki şey vardır.
- If you are a member of a primitive community and you wish to produce, say, food, there are two things that you must do.
Örnek olarak liderlik etmeliyiz.
- We should lead by example.
Polis fiziksel kanıt göstermekte başarısız oldu.
- Police failed to produce physical evidence.
Coca-Cola'nın üretildiği ilk yıllarda, o kokain içeriyordu. 1914'te, kokain bir uyuşturucu olarak gruplandırıldı ve sonra Coca-Cola'nın üretimi için kokain yerine kafein kullandılar.
- In the first years that Coca-Cola was produced, it contained cocaine. In 1914, cocaine was classified as a narcotic, after which they used caffeine instead of cocaine in the production of Coca-Cola.
Sen neden yolda öncülük yapmıyorsun?
- Why don't you lead the way?
Farklı deneyimler farklı seçeneklere öncülük eder.
- Different experiences lead to different choices.
Açık hava marketinde taze ürün satılmaktadır.
- Fresh produce is sold at an open-air market.
Eğilim her zaman daha az işçi kullanarak daha fazla ürün üretmektir.
- The trend is always to produce more products using fewer employees.
Çaba güzel sonuçlar üretir.
- Effort produces fine results.
Bu fabrika, CD çalarlar üretiyor.
- This factory produces CD players.
Hangisi daha ağır, kurşun mu yoksa altın mı?
- Which is heavier, lead or gold?
Bu kurşun kadar ağır.
- This is as heavy as lead.
A lead from an informer enabled the police to make several arrests.
Polis ve FBI birkaç ipucunu takip etti.
- The police and the FBI pursued several leads.
Polisin elinde hâlâ hiçbir ipucu yok.
- The police still have no leads.
Çabalarım hiç sonuç vermedi.
- My efforts produced no results.
Sonuçta, onların ulaşım formu hiç kirlilik üretmez.
- After all, their form of transport produces no pollution at all.
The factory puts out 4000 units each day.
The shock led to a change in his behaviour.
This grocery store sells some wonderful fresh produce as well as dried, canned, and frozen fruit and vegetables.
The factory will produce 10,000 lawn chairs.
... the production of the fissile material that is needed to produce a nuclear weapon. So ...
... oxidize produce chemical energy water and carbon dioxide ...