Devedikenden daha dikenli bir bitki yoktur.
- There's no plant more prickly than a thistle.
Özgür irade sorunu din için bir dikenli bir bilmece.
- The question of free will is a prickly conundrum to religion.
O, bir iğne ile kendini deldi.
- He pricked himself with a pin.
Nakış yaparken kendini bir iğne ile deldi.
- She pricked herself with a needle while embroidering.
I felt a sharp prick as the nurse took a sample of blood.