Tom topuzu çevirdi ve açmak için kapıyı itti.
- Tom turned the knob and pushed the door open.
Haberleri açmak istemiyorum.
- I don't want to turn on the news.
Ağaçların yaprakları sonbaharda sarıya döner.
- The leaves of the trees turn yellow in fall.
Bu tırtıl harika bir kelebeğe dönüşecek.
- This catterpillar will turn into a beautiful butterfly.
O, aşkını heyecanlandırdı.
- She turned on her lover.
O, bu elbiseyi giydiği zaman beni heyecanlandırır.
- He turns me on when he wears those clothes.
Şimdi geri dönmek için çok geç.
- It's too late to turn back now.
Eğer doğru hatırlıyorsam, sanırım bir sonraki köşede sola dönmek zorundayız.
- If I remember correctly, I think we have to turn left at the next corner.
Direksiyonu döndürmek arabayı döndürür.
- Turning the steering wheel makes the car turn.
Onlar sahnede sırayla şarkı söylediler.
- They sang on the stage in turn.
Odayı temizleme sırası benimdi.
- It was my turn to clean the room.
Saçları beyaza dönüştü.
- His hair has turned white.
Mart 1841 sonlarına doğru onun soğuk algınlığı pnömoniye dönüştü.
- Late in March 1841, his cold turned into pneumonia.
Turn the bed covers.