Sadece küçük bir kısım.
- Just a small portion.
O, kira payını ödemedi.
- He has not paid his portion of the rent.
Kütüphanenin bu bölümü halka açık değil.
- This portion of the library is off-limits to the public.
Ülke dünya yüzeyinin küçük bir bölümünü kaplar.
- Land occupies the minor portion of the earth's surface.
Lütfen, büyük bir parça istiyorum.
- I'd like a large portion, please.
Senin hissen 20 dolar.
- Your allotment is $20.
Kız kardeşim onun küçük hissesine çok zaman harcıyor.
- My sister spends a lot of time on her little allotment.
Küçük porsiyonların var mı?
- Have you got small portions?
Tom küçük porsiyon bir pasta aldı.
- Tom got a small portion of pie.
... for the nation in that aspect. I said that the E-Verify portion of the Arizona law, which ...
... is ' which is the portion of the law which says that employers could be able to determine ...