Şimdiki patronumu memnun etmek zordur.
- My immediate boss is tough to please.
Onu memnun etmek zordur.
- He is hard to please.
Lütfen burayı imzalayın.
- Please sign your name here.
Lütfen çok hızlı konuşma.
- Please don't speak so fast.
Okumak, yaşamın büyük keyiflerinden biridir.
- Reading is one of life's great pleasures.
Bu kitap sana büyük keyif verecek.
- This book will give you great pleasure.
Biz kitaplardan çok zevk elde ederiz.
- We derive a lot of pleasure from books.
O, kadınları anlamlı bir meşgale olmaktan daha ziyade tek kullanımlık zevk olarak görüyor.
- He regards women as disposable pleasures rather than as meaningful pursuits.
Mary'nin gözleri sevinçle parlıyordu.
- Maria's eyes lightened with pleasure.
Onu mutlu etmek oldukça zordur.
- He is rather hard to please.
Lütfen ne olursa olsun sigara içme.
- Please don't smoke cigarettes no matter what.
Her presentation pleased the executives.
May I help you? —Please.
Oh, please, do we have to hear that again?.
Just do as you please.
Could you tell me the time, please?.
... The prompter, please? ...
... don't want to spend much time introducing him. So I won't. Everyone, please welcome ...