Arşivlerimizin sistematik bir sınıflandırmasını yerleştirmek büyük bir zaman tasarrufu olabilir.
- Putting in place a systematic classification of our archives could be a great time saver.
Bana yeterince uzun bir manivela ve onu yerleştirmek için bir dayanak verin ve dünyayı kımıldatacağım.
- Give me a lever long enough and a fulcrum on which to place it, and I shall move the world.
Japonya'da bir sürü güzel mekân var.
- There are a lot of beautiful places in Japan.
Dün onun mekanında kaldım.
- I stayed at his place yesterday.
Yeni klimayı kaldırmak ve onu çatıya koymak için bir vinç kiraladık.
- We hired a crane to lift the new air conditioner and place it on the roof.
O çiçekleri koymak için mükemmel bir yer biliyorum.
- I know the perfect place to put those flowers.
Çok enteresan yerler biliyorsun, değil mi?
- You know many interesting places, don't you?
Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.
- In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday.
Tom uygulama sırasında sol dizini incitti, bu yüzden John oyunu yerinde oynamak zorunda kaldı.
- Tom hurt his left knee during practice, so John had to play the game in his place.
Ben, bir kayak kazası sırasında iki yerden bacağımı kırdım.
- I broke my leg in two places during a skiing mishap.
Beni bu yerden çıkarmak zorundasın.
- You've got to get me out of this place.
Tom arabasını yanlış yere park ettiği için ceza ödemek zorunda kaldı.
- Tom had to pay a fine because he parked in the wrong place.
Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.
- So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.
Arşivlerimizin sistematik bir sınıflandırmasını yerleştirmek büyük bir zaman tasarrufu olabilir.
- Putting in place a systematic classification of our archives could be a great time saver.
Üniversitede öğrenciler için bir yerleştirme bürosu vardır.
- The college has a placement bureau for students.
Bu kentte görülecek çok sayıda yer var.
- There are a number of places to see in this city.
Yemek yemek için kentteki en iyi yerlerden biri.
- This is one of the best places to eat in town.
Kamusal alanda sigara içme.
- Do not smoke in public places.
Doğru bir yol bulmadıkça bu alanda asla ileri gitmeyeceksin.
- You'll never get ahead in this place unless you go through the proper channels.
Burası olayın meydana geldiği yer.
- This is the place where the incident took place.
Kaza ne zaman meydana geldi?
- When did the accident take place?
Minderler koltuklara yerleştirildi.
- Cushions were placed in the seats.
Bu mahalle, bir aileyi geçindirmek için iyi bir yerdir.
- This neighborhood is a good place to raise a family.
Tom'u benim mahallemde Boston'a gönderdim.
- I sent Tom to Boston in my place.
Bana ne yapacağımı söylemek onun konumu değil.
- It's not his place to tell me what to do.
Şu an için yeni görevinize katlanmalısın. Sana bugünlerden birinde daha iyi bir yer bulacağım.
- You must put up with your new post for the present. I'll find you a better place one of these days.
Ne tür yerleri görmek istiyorsun?
- What kind of places would you like to see?
Görmek istediğimiz bir sürü başka yerlerimiz var.
- We have a lot of other places we want to see.
Son parça bulmacaya yerleştirildi.
- The final piece was placed in the puzzle.
Tavayı fırına yerleştir.
- Place the pan in the oven.
Hiçbir terbiyeli insan o yere gitmez.
- No decent people go to that place.
Biz o yere hiç gitmedik.
- We've never been to that place.
O ne zaman buraya gelse, aynı yemeği sipariş eder.
- Whenever he comes to this place, he orders the same dish.
Bu oldukça işlek bir yer gibi görünüyor.
- This seems to be a pretty busy place.
Erkek kardeşim iyi bir işyapandır. O sadece yanlış zamanda yanlış yerdeydi.
- My brother is a well doer. He was just at the wrong place at the wrong time.
Tom benim makamımdaki toplantıya katılacak.
- Tom is going to attend the meeting in my place.
He lost his place in the national team.
It is really not my place to say what is right and wrong in this case.
We asked the restaurant to give us a table with three places.
They phoned hoping to place her in the management team.
I'm in a strange place at the moment.
He is going back to his native place on vacation.
I've seen him before, but I can't quite place where.
We thought we would win but only ended up in fourth place.
... place in the world? ...
... show them to you in place in the editor as if you had hard ...