Tom ve John bazı kızları almak için dün gece bara gittiler.
- Tom and John went to the bar last night to pick up some girls.
Otobüs yolcuları almak için durdu.
- The bus stopped to pick up passengers.
Onlardan birini seçmek zorundayım.
- I have to pick one of them.
Çadır kurmak için bir yer seçmek zorundayız.
- We have to pick a place to set up the tent.
Tom zeminden bir şey toplamak için eğildi.
- Tom bent down to pick up something off the floor.
Kirazlar toplamak için yeterince olgun mu?
- Are the cherries ripe enough to pick?
Bence Tom'u seçmelisin.
- I think you should pick Tom.
O, onun seçmesini umduğun bir adamla evlendi.
- She married to the kind of man you would expect her to pick.
Otobüs yolcuları almak için durdu.
- The bus stopped to pick up passengers.
Jim kalemini düşürdü ve onu almak için eğildi.
- Jim dropped his pen and bent to pick it up.
Ben, bu elmaları topladığın ağaçları görmek istiyorum.
- I should like to see the trees from which you picked these apples.
Tom sahilde bazı güzel deniz kabukları topladı.
- Tom picked up some pretty shells on the beach.
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
- A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
Tom kazma ve kürekle bir çukur kazdı.
- Tom dug a hole with a pick and a shovel.
O üç yeni pena satın aldı.
- She bought three new picks.
Gitar çaldığında bir mızrap kullanıyor musun?
- Do you usually use a pick when you play the guitar?
O üç yeni mızrap satın aldı.
- She bought three new picks.
I need to choose a costume for Purim.
- I need to pick out a Purim costume.
I'll pick the one with the nicest name.
He didn't pick the googly, and was bowled.
It's time to pick the tomatoes.
He picked his nose.
... pick my favorites, because, you know, I've -- I've loved so many different kinds of music, ...
... friend who said, you don't just pick the winners and losers; you pick the losers. All right? ...