Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
Oraya nasıl gideceğimi söyleyebilir misin?
- Could you tell me how to get there?
O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- He often eats breakfast there.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything in there?
Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- The man reading a paper over there is my uncle.
Parkta kuşlar burada şurada ötüyorlar.
- Birds are singing here and there in the park.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Evimin arkasında bir kilise var.
- There is a church at the back of my house.
Duvarda bir saat var.
- There is a clock on the wall.
O konuda hiç şüphe yok.
- There's no mistaking about that.
O konuda hiçbir şüphe yok.
- There's no doubt about it.
O, oradaki kuleyi işaret etti.
- He pointed to the tower over there.
Oradaki o ev Tom'un yaşadığı yerdir.
- That house over there is where Tom lives.
İşte hocamız geliyor.
- There comes our teacher.
Bu işte bir bit yeniği var.
- There's something fishy going on.
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
- Let's have a tea break somewhere around there.
Oralarda bir yerde bir zımba göremiyor musun?
- Can't you see a stapler somewhere around there?
Oh, buyur bakalım. Gördün mü? Tam olacağını söylediğim gibi oldu. Şimdi git ambulans çağır.
- Oh, there you go. See? It happened exactly like I said it would. Now go call the ambulance.
Orada birini gördün mü?
- Did you see anybody there?
Orayı seveceğini düşünüyorum.
- I think you'd like it there.
En az elli bin kişi orayı ziyaret etti.
- No fewer than fifty thousand people visited there.
Note: There is much used in composition, and often has the sense of a pronoun. See thereabout, thereafter, therefrom, etc.