Senin varlığın benim yaşama sevincim - Your presence in my life is a source of joy.
O Alfa Centauri'deki egzobiyolojik varlık makalesini yazdı.
- He wrote the article Exobiological Presence in Alpha Centauri.
Hanımefendilerin huzurunda şapkalarınızı çıkarmak zorundasınız.
- You must take off your hats in the presence of ladies.
Bayanların huzurunda onu aptal yerine koydular.
- They made a fool of him in the presence of ladies.
Bugün burada bulunma amacımız silah seslerini susturmak - Our presence here today is to silence the gunshots.
Yöneticinin önünde ilk kez çığlık attım. Masada büyük bir hamamböceği görmüştüm!
- It's the first time I scream in presence of the manager. I saw a big cockroach on the table!
Bu, ailenin gözünün önünde anlatılacak bir fıkra değil.
- This is not a joke to be told in the presence of your parents.
From the overtaxing of the regime's paranoiac classifications and monitoring of the social field, Heidegger was to await in vain the presencing of that which is present, the revelation of the Being of beings in its precedence to governmental control.