O, itiraf etmek için zorlandı.
- She was forced to confess.
Tom suçunu itiraf etmek zorunda kaldı.
- Tom has to confess his crime.
Yalan söylemek zorunda kaldığını itiraf etti.
- He confessed he had to lie.
İtiraf etmeyi başardı.
- He did not fail to confess.
Şüpheli sonunda itiraf etmeye başladı.
- The suspect began to confess at last.