Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
- My mother looked at me with tears in her eyes.
Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
- I closed my eyes to calm down.
Eve bir göz atmak için gideceğim.
- I will go and take a look at the house.
Lütfen ne zaman isterseniz içeri gelip sergimize bir göz atmak için tereddüt etmeyin.
- Please do feel free to come in and take a look at our exhibition anytime.
Bu Japon arabasına bak.
- Look at this Japanese car.
Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
- Every time I look at this picture, I think of my father.
Onun gözündeki bakışına göre onun şaka yollu konuştuğunu söyleyebilirdim.
- By the look in his eye I could tell that he was speaking tongue in cheek.
Baştan çıkarıcı bakışların var.
- You have bedroom eyes.
Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
- Mother looked at me with tears in her eyes.
Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı.
- This song is so moving that it brings tears to my eyes.
Tom'un delikli bir kaşı var.
- Tom has a pierced eyebrow.
O, postere bakmak için durakladı.
- He paused to look at the poster.
Tom arabaya yakından bakmak için durdu.
- Tom stopped to take a close look at the car.
Onun gözü şişmişti ve burnu kanıyordu.
- His eye was swollen and his nose was bleeding.
Görüş yeteneğim bozulmaya başlıyor.
- My eyesight is beginning to fail.
Benim kötü görüşüm var.
- I have poor eyesight.
Try to look at it from Tom's point of view.
- Try to look at it from Tom's point of view.
... ROMNEY: Well, let's look at the president's policies, all right, as opposed to the rhetoric, ...
... And we've been pushing since we came into office to look at the ...