Sofrada ses yapmamalısın.
- You must not make a noise at the table.
Annem sofrayı hazırlamamı rica etti.
- My mother asked me to set the table.
Mike günlüklerinden kaba bir tablo yaptı.
- Mike made a rude table from the logs.
O sadece eğlence için periyodik tabloyu ezberledi.
- He learnt the periodic table by heart just for fun.
O her zaman bir yemekten sonra masayı temizler.
- She always clears the table after a meal.
Masanın üstünde hâlâ bir sürü yemek var.
- There are still a lot of dishes on the table.