O, deri eşyalar alır ve satar.
- He buys and sells leather goods.
Dükkân deri ürünler getirdi.
- The shop carried leather goods.
O futbol topu gerçek deriden imal edilmiştir.
- That football is made of genuine leather.
Tom deriden yapılmış bir şey satın almayı reddediyor.
- Tom refuses to buy anything made of leather.
Yeni ayakkabılarım deriden yapılmıştır.
- My new pair of shoes are made of leather.
Bu biftek ayakkabı derisi kadar sert.
- This steak is as tough as shoe leather.
Jones showed good leather to snare that liner.
... You place a rock in a leather pouch, ...