Onu kendim için yargılamak zorunda kaldım.
- I had to judge it for myself.
O onu yargılamak istemiyor.
- She doesn't want to judge him.
Onu kendim için yargılamak zorunda kaldım.
- I had to judge it for myself.
O onu yargılamak istemiyor.
- She doesn't want to judge him.
Hakimler için eski seçim süreci çok haksızdı.
- The old selection process for judges was very unfair.
Tom hakime bağıracak kadar sinirliydi.
- Tom had the nerve to yell at the judge.
Hangi yargıç davayı muhakeme etti.
- Which judge heard the case?
Tom kesinlikle yargıçları etkiledi.
- Tom certainly impressed the judges.
Bir insan bulunduğu mevkiyle yargılanmamalıdır.
- A man should not be judged by his station in life.
Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir.
- Making such a judgement may lead to wrong ideas.
O, atlarla ilgili iyi bir uzmandır.
- He is a good judge of horses.
Uzmanlar henüz en iyi kitabı seçmediler.
- The judges haven't yet picked the best book.
Tom bir sanat yarışmasında bir hakemdi.
- Tom was a judge in an art contest.
Meseleyi senin yargına bırakıyorum.
- I leave the matter to your judgement.
Bir insan bulunduğu mevkiyle yargılanmamalıdır.
- A man should not be judged by his station in life.
We cannot both be right: you must judge between us.
At a boxing match the decision of the judges is final.
I judge a man’s character by the cut of his suit.
... I studied at the library judge me instead lead a ...
... onstage in judge rest of the world cup have and to support your teams and those ...