to indicate or discover by a fixed look, as game

listen to the pronunciation of to indicate or discover by a fixed look, as game
Английский Язык - Турецкий язык

Определение to indicate or discover by a fixed look, as game в Английский Язык Турецкий язык словарь

point
{i}

Bir uçağa ya da helikoptere asla bir lazer işaretleyici doğrultmamalısın. - You should never aim a laser pointer at an airplane or helicopter.

Uçak kalkış noktasındaydı. - The plane was on the point of taking off.

point
{i} puan

Bizim takımımız beş puan ilerdedir. - Our team is five points ahead.

Bugün Dow Jones ortalama iki puanlık artış ilan etti. - The Dow Jones average posted a gain of two points today.

point
virgül

İngilizcede, virgül yerine bir ondalık nokta kullanırız. - In English, we use a decimal point instead of a comma.

point
konu

Ben bu konuda seninle aynı fikirde olamam. - I can't go along with you on that point.

Ben o konuda zorunlu olarak seninle aynı fikirde olamam. - I can't necessarily agree with you on that point.

point
durum

Bir avukatın zor bir durumda küçük konularda bile her taşın altına bakması ve aynı konuda sonuca ulaşmak için ısrarla belirtmesi önemlidir. - It is important that a lawyer should leave no stone unturned even on minor points and harp on the same subject to achieve a break through in an impasse.

Ben o noktada durumun tehlikesini fark ettim. - At that point I realized the danger of the situation.

point
derece

Bu son derece önemli bir konu. - This is an extremely important point.

Normal şartlar altında, suyun kaynama sıcaklığı 100 santigrat derece. - Under normal conditions, the boiling point of water is 100 degrees Celsius.

point
üzerine çevirmek
point
noktalamak
point
göstermek

İnsanları parmakla göstermek kabalıktır. - It's rude to point at people.

İnsanları parmakla göstermek toplumsal açıdan kabul edilebilir bir şey değildir. - It is not socially acceptable to point at people.

point
namlu
point
nitelik
point
neden

Burada olmamızın nedeni ne? - What's the point of us being here?

Senin hatalarını belirttikleri nedeniyle düşmanlarını sev. - Love your enemies, for they point out your mistakes.

point
çekit
point
yer

Onun konuşması tam yerindeydi. - His speech was to the point.

Sanırım Tom bir yerde vazgeçecektir. - I assume that at some point Tom will just give up.

point
{f} uç vermek
point
ferma etmek
point
ucunu sivriltmek
point
(Askeri) NİŞAN ALMAK; TEVCİH ETMEK: Herhangi bir silahla bir hedefe nişan almak, bir silahı herhangi bir hedefe tevcih etmek
point
{f} sivriltmek
Английский Язык - Английский Язык
point
to indicate or discover by a fixed look, as game

    Расстановка переносов

    to in·di·cate or dis·co·ver by a fixed look, as game

    Произношение

Избранное