to hie

listen to the pronunciation of to hie
Английский Язык - Турецкий язык

Определение to hie в Английский Язык Турецкий язык словарь

high
{s} önemli

O lisede, spor, derslerden daha önemlidir. - At that high school, sports is more important than academics.

İsrail, dünyadaki en önemli yüksek teknoloji merkezlerinden biri haline gelmiştir. - Israel has become one of the most important high-tech centers in the world.

high
uyuşturucu etkisi altında
high
{s} sarhoş
high
on high gökte
high
taşkın (neşe)
high
barometrenin yüksek olduğu bölge
high
öfkelenmek
high
fahiş (fiyat)
high
yüksek derece

Norveççe, İsveççe ve Danimarkaca karşılıklı olarak yüksek derecede anlaşılabilirdir. - Norwegian, Swedish and Danish are mutually intelligible to a high degree.

Eroin yüksek derecede bağımlılık yapar. - Heroin is highly addictive.

high
doruk

Everest dağının doruk noktası dünyada en yüksek noktadır. - The peak of mount Everest is the highest spot in the world.

Fiyatlar on üç yılın doruk noktasına çıktı. - Prices have reached a 13-year high.

high
mutluluk
high
coşku
high
büyük heyecan
high
yükseğe

Bir ödül kazanmak için yeterince yükseğe zıplamadı. - He didn't jump high enough to win a prize.

Siz ne kadar yükseğe sıçrayabilirsiniz? - How high can you jump?

hie
acele ettir
hie
{f} gidivermek
hie
{f} acele etmek
hie
acele gitmek
hie
hie oneself to gitmek
high
(sıfat) yüksek, yukarı, uyuşturucu almış, üst, büyük, şiddetli, aşırı, önemli, soylu, yüce, ileri, üstün, neşeli, sarhoş, uçmuş, esrarın etkisinde
high
{s} aşırı
high
{s} üstün

Bu tekne üstün kaliteli alüminyum ve yüksek güçlü demir ile yapılır. - This boat is made with high grade aluminum and high strength iron.

Egzosfer atmosferin en üst tabakasıdır. 10.000 kilometreye kadar termosferin üstünden uzanır. - The exosphere is the highest layer of the atmosphere. It extends from the top of the thermosphere up to 10,000 kilometers.

high
{s} yüce
high
{s} kibirli, kendini beğenmiş
high
{i} uçma

Hiçbir kuş gereğinden çok yükseğe uçmaz, eğer ki kendi kanatlarıyla uçuyorsa. - No bird soars too high if he soars with his own wings.

Английский Язык - Английский Язык
high
Haste; diligence
To hasten; to go quickly, to hurry
To hurry (oneself)
{v} to hasten, make haste, go fast or quick
step on it; "He rushed down the hall to receive his guests"; "The cars raced down the street"
To hasten; to go in haste; also often with the reciprocal pronoun
{f} hurry, move quickly; cause oneself to hurry or move quickly
To hasten; to go in haste; -- also often with the reciprocal pronoun
to hie
Избранное