Sıkıldım! Öyleyse yapacak bir şey bul! Seni eğlendirmek için burada değilim.
- I'm bored! Then find something to do! I'm not here to entertain you.
O, yabancı misafirleri eğlendirmekten sorumludur.
- He is in charge of entertaining the foreign guests.
Çocuklar için tasarlanmış kitap yetişkinleri eğlendiriyor.
- Intended for children, the book entertains grown-ups.
Televizyon izleyicileri eğlendirmesinin yanı sıra onları aydınlatır.
- Television enlightens the viewers as well as entertains them.
They enjoy entertaining a lot.