Tom öğle yemeği yemedi.
- Tom didn't have lunch.
Açıkçası, Mary'nin benimle öğle yemeği yemesini istemeye güvenim yoktu.
- Frankly, I didn't have the confidence to ask Mary to have lunch with me.
Babam öğle yemeği yemek için okumayı bıraktı.
- My father stopped reading to have lunch.
Benimle öğle yemeği yemek için zamanın var mı?
- Will you have time to have lunch with me?