Sosyal ağlarda zararsız bir kişi gibi görünen bir katil olabilir.
- There may be a killer who looks harmless in any social network.
Kaza onun şöhretine zarar verdi.
- That incident harmed his reputation.
Cumhuriyetçi liderler suçlamayı reddetti.
- Republican leaders denied the charge.
Ben tüm bu suçlamaları reddediyorum.
- I deny all those charges.
Telefonumu şarj etmem gerekiyor.
- I need to charge my mobile.
Cep telefonumu şarj etmeliyim.
- I need to charge my cellphone.
Asla sana herhangi bir zarar vermek istemedim.
- I never meant you any harm.
Çevreye daha az zarar vermek istiyoruz.
- We want to harm the environment less.
Seni asla incitmek istemedim.
- I never wanted to harm you.
Tom'u incitmek isteyecek birinin farkında mısın?
- Are you aware of anyone who would want to harm Tom?
Televizyonun çocuklara zarar verdiğini düşünüyor musunuz?
- Do you think television does children harm?
O bir sineğe bile zarar veremez.
- She can't even harm a fly.
Güneş panelleri gün boyunca bataryaları şarj eder.
- The solar panels charge the batteries during the day.
Batarya tam olarak şarj oldu mu?
- Is the battery fully charged?
Tom birinci derecen saldırı ile suçlandı ve 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
- Tom was charged with first degree assault and sentenced to 15 years in prison.
Tom şu anda ağırlaştırılmış saldırı suçuyla yüz yüze.
- Tom currently faces charges of aggravated assault.
O iyilikten daha çok kötülük yaptı.
- It did more harm than good.
Kimse sana kötülük etmeyecek.
- No one's going to harm you.
Seni kim görevlendirdi?
- Who put you in charge?
Tom hâlâ resmî olarak görevde.
- Tom is still officially in charge.
... our troops in harm's way unless it is truly necessary ...
... and that's freedom from harm. ...