to harass; to irritate or distress

listen to the pronunciation of to harass; to irritate or distress
Английский Язык - Турецкий язык

Определение to harass; to irritate or distress в Английский Язык Турецкий язык словарь

worry
{f} üzülmek

Tom artık Mary hakkında üzülmek zorunda değil. - Tom doesn't have to worry about Mary anymore.

Her neyse, üzülmek zorunda değilsin. - Anyway, you don't have to worry.

worry
{f} endişelenmek

Selülit hakkında endişelenmek için çok gençsin. - You're too young to worry about cellulite.

Endişelenmek olmayan bir borcu ödemek gibidir. - Worrying is like paying a debt you don't owe.

worry
{f} merakta kalmak
worry
{f} tedirgin olmak
worry
{f} endişelendirmek

Seni endişelendirmek istemedim. - I didn't want to worry you.

Tom'a söyleme. Onun endişelendirmek istemiyorum. - Don't tell Tom. I don't want to worry him.

worry
{f} endişe etmek

Doktor bu kadar çok endişe etmekten vazgeçmem gerektiğini söylüyor. - The doctor says I need to quit worrying so much.

Bu kadar çok endişe etmekten vazgeçmelisin. - You have to stop worrying so much.

worry
üzüntü
worry
{i} kaygı

Para için o kadar çok kaygılanma. - Don't worry about money so much.

Tom hakkında kaygılanma. - Don't worry about Tom.

worry
{i} acı

Merak etmeyin, saçınızı kesmek acı vermez. - Don't worry, cutting your hair doesn't hurt.

worry
{f} zorlamak
worry
{f} rahatsız olmak
worry
sırnaşmak
worry
kafasını kurcalamak
worry
endişe uyandırmak
worry
(about) merak/kaygı içinde olmak, merak etmek; kaygılanmak, üzülmek; -i merak içinde bırakmak, -i kaygılandırmak, -i rahatsız etmek
worry
{f} taciz etmek
worry
ısırıp sarsmak
worry
canını sıkmak
worry
can sıkıntısı
worry
{f} ısırıp silkelemek
Английский Язык - Английский Язык
worry

The President was worried into military action by persistent advisors.

to harass; to irritate or distress

    Расстановка переносов

    to harass; to ir·ri·tate or dis·tress

    Произношение

Избранное