İngilizce konuşmak kolay değildir.
- It's not easy to speak English.
İngilizce konuşmak kolay değildir.
- Speaking English is not easy.
Doğruyu söylemek suç değildir.
- Speaking the truth is not a crime.
Açıkça söylemek gerekirse, seninle aynı fikirde değilim.
- Frankly speaking, I don't agree with you.
John, Fransızcayı iyi konuşamıyor.
- John can't speak French well.
İngilizce konuşabiliyor musun?
- Can you speak English?
İletişim kurmak için bir anadil konuşuru gibi ses çıkarmak zorunda değilsin.
- You don't have to sound like a native speaker in order to communicate.
Daha çok yerli bir konuşmacı gibi ses çıkarmak için ne yapabilirim?
- What can I do to sound more like a native speaker?
O, hem İngilizceyi hem de Fransızcayı çok iyi konuşabilmektedir.
- He can speak both English and French very well.
Altı dil konuşabilmekle böbürlenir.
- He boasts that he can speak six languages.
Tom Fransızca bilmektedir ve ayrıca İngilizce bilmektedir.
- Tom speaks French and also speaks English.
Ben sadece nasıl Fransızca konuşacağımı bilmek istiyorum.
- I just wish I knew how to speak French.