Tom galibiyet golünü attı.
- Tom scored the winning goal.
Eder galibiyet golünü attı.
- Eder scored the winning goal.
Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.
- Winning the election was a great victory for the candidate's political party.
Amerikalı generaller kolay bir zafer kazanabileceklerine inanıyorlardı.
- American generals believed they could win an easy victory.
O takımın çok az, eğer varsa, kazanma şansı var.
- That team has little, if any, chance of winning.
Onun seçimi kazanması için herhangi bir ihtimal var mı?
- Is there any possibility that he'll win the election?
Umarım ödülü kazanmayı başarırsınız.
- I hope you will succeed in winning the prize.
Her zaman başarılı olamazsın.
- You win some, you lose some.
Kaybeden gülümserse kazanan zaferin heyecanını kaybeder.
- If the loser smiled the winner will lose the thrill of victory.
Onun seçimi kazanması için herhangi bir ihtimal var mı?
- Is there any possibility that he'll win the election?
Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.
- Winning the election was a great victory for the candidate's political party.
Bir ödül kazanmak için yeterince yükseğe zıplamadı.
- He didn't jump high enough to win a prize.