İki tarafın da iyi niyetiyle, sorunumuzun üstesinden gelinebilir.
- With a bit of good will on both sides, our problems should be able to be resolved.
Bu çatışmayı çözmek imkansız.
- It is impossible to resolve the conflict.
Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.
- The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem.
O, gönüllü olarak çalışmaya karar verdi.
- She resolved to work as a volunteer.
O, sigara içmeyi bırakmak için karar verdi.
- He made a resolve to stop smoking.