Onun bürosunu bulmak kolaydı.
- Finding his office was easy.
Onun ofisini bulmak kolaydı.
- It was easy to find his office.
Hızlı bir kahvaltı yaptım.
- I had a quick breakfast.
Sadako uykuya dalmadan önce hızlı bir şekilde kağıdı katlamayı denedi.
- Quickly Sadako tried to fold the paper before she fell asleep.
Lütfen mümkün olduğunca çabuk eve gel.
- Please come home as quickly as possible.
Onu elimden geldiği kadar çabuk bitireceğim.
- I'll finish it as quickly as I can.
Onun ofisini bulmak kolaydı.
- It was easy to find his office.
Christopher Columbus, ün bulmadı. Christopher Columbus'u bulan ündü.
- Christopher Columbus did not find fame. It was fame who found Christopher Columbus.
O eski kitap gerçek bir keşiftir.
- That old book is a real find.
Sonuçta herkesin öğreneceğini sen her zaman biliyordun.
- You've always known that eventually everyone would find out.
Sonunda gerçekten tatmin edici bir sonuç bulmak mümkündü.
- Eventually it was possible to find a really satisfactory solution.
Mutluluğu aramak seni sadece mutsuz eder.
- Trying to find happiness only makes you unhappy.
Biz mutluluk aramak için dünyadayız, onu bulmak için değil.
- We're on earth to look for happiness, not to find it.
Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.
- I went all the way to see her only to find her away from home.
Onun ne söylediğini anlamakta zorlanıyorum.
- I find it difficult to understand what he is saying.
Nagoya çevresinde birinin yolunu bulması çok basittir. Tek yapmanız gereken işaretlere bakmak.
- Finding one's way around Nagoya is very simple. All you do is look at the signs.
Eğer bir şey bulmak istiyorsan, bakmak gibi bir şey yoktur.
- There is nothing like looking, if you want to find something.
Bu önemli bir bulgudur.
- This is a significant finding.
O bulgular benim kendi gözlemlerimle eşleşiyor.
- Those findings match my own observations.
Kahve bir kızın ilk buluşmasındaki öpücük kadar sıcak, o gece kızın kucağı kadar yumuşak ve annesinin kızı bulduğu zaman ettiği küfürler kadar siyah olmalıdır.
- The coffee has got to be as hot as a girl's kiss on the first date, as sweet as those nights in her arms, and as dark as the curse of her mother when she finds out.
En yakın mağazayı nerede bulabilirsin?
- Where can you find the closest store?
Onun görünümünü çekici bulurum.
- I find her appearance attractive.
Haydi bu resmi çabucak tamamlayalım.
- Let's complete this picture quickly.
Zaman çabucak geçiyor.
- Time passes by quickly.
O kıvrak zekalı bir adam.
- He is a quick-witted man.
Tom kıvrak zekalı, değil mi?
- Tom is quick-witted, isn't he?
I find your argument unsatisfactory.
I found my car keys -- they were under the couch.
The jury finds for the defendant.
... ROMNEY: And ' and so we ' we took a concerted effort to go out and find women who had backgrounds ...
... corporate employees, are going to find themselves users of computers that they don't own. ...