Ara sıra beklemek zorundasın.
- You have to expect that once in a while.
Fadıl en kötüsünü beklemek ve planlamak zorundaydı.
- Fadil had to expect and plan for the worst.
Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
- Every time I look at this picture, I think of my father.
Soruna farklı bir bakış açısından bakalım.
- Let's look at the problem from a different point of view.
Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı.
- The number of students who were late for school was much smaller than I had expected.
Matematik ev ödevi beklediğimden daha kolay çıktı.
- The math homework proved to be easier than I had expected.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.
- My friend doctored his ID to make it look like he was 18.
Maria onu bekledi ama o gelmedi.
- Maria awaited him, but he did not come.
Tom duruşmayı beklerken hapistedir.
- Tom is in jail, awaiting trial.
Sözlükte o sözcüğe bakın.
- Look that word up in the dictionary.
O güzel küçük kıza bakın.
- Look at that pretty little girl.
I expect that the troops will be defeated.
Let's in, and there expect their coming.
You are expected to get the task done by the end of next week.
... not going to cede those jobs of the future to those countries. I expect those new energy ...
... You write a web experience and you expect people to use it ...